Igor Karkaroff

out:okul yıllarımdan bir rpg


Igor:

"Ahh"

diye bağırdı.Çünkü ormanda dolaşırken ayağına diken batmıştı.Nasıl olmuştu bir türlü anlayamadı.Çünkü ayakkabısı vardı.Ama galiba ayağı kanıyordu.Çünkü ayakabasını çıkardığında çoraplarında kan olduğunu gördü.Pek telaşlanmasa da acilen revire gitmesi lazımdı.Kanama durdurulmalıydı.Çünkü fazla kanıyordu.Çorabından çimene bir kan pıhtısı düştü.Dikene baktı.Uzun ve kalındı.Üstünde bir karınca görünce hemen karıncayı ezdi ve koşmaya başladı.Revire yetişmesi lazımdı.Saatine baktı koşarken.15:30'du galiba.Revire doğru hızlıca koşarken bir kayaya takılıp yüz üstü yere düştü.Şimdi de eli kayadan kesilmişti.İçinden küfür ede ede:

"Bu ne şanssızlık böyle"

dedi.Sonra koşmanın fayda etmediğini gördü.Bu yüzden ağır ağır revire ilerledi.Biraz daha yürümesi gerekiyordu.Yürürken saçları kaşınıyordu.Bu yüzden ellerini saçlarına götürdü.Biraz kaşıdı ve eline baktığında kan olduğunu gördü.Bu kadar da olmazdı artık.Saçları kan olmuştu.Bu sefer çok kızmıştı.Biraz daha yürüdükten sonra revire ulaşmıştı.Hemen şifacıya:

"Merhaba elime ve ayağıma diken battı ve kanıyor"

dedi.Bunu biraz kızgın söylemişti.Şifacı uzun,orta kilolu,orta yaşlı bir kadındı.Ama orta yaştan ziyade daha çok 50-55 gösteriyordu.Şifacı ona:

"Hemen yat bakalım pansuman yapalım"

dedi.Igor hemen yattı.Ardından pamuk ve tentürdiyotla pansumanı halledilmişti.Tam şifacıya teşekkür edecekken şifacı:

"Geçmiş olsun"

dedi.Igor birden şaşırdı.Ama şifacıya teşekkür etmeden gidemezdi.Tam teşekkür edecekken bir ses duydu.Bir kuş sesi olmalıydı.Igor kuşları çok severdi.Cik cik şeklinde ötüyordu.Ama bu ötüşün sesi Jo'nun içini okşuyordu.Biraz kendinden geçmiş gibi bir sesle:

"Teşekkür ederim"

dedi.Igor hemen banyoya giden yola ulaştı.Akşam olmuştu neredeyse..Güzel bir banyo yaptı.İyice temiz olması gerekiyordu.Çünkü kafası kanamış gibiydi.Çıktığında aynaya baktı.Tam net göremese de kafası temizlenişti.Tam yatakhaneye gidecekken bitkibilim sınıfının önünden geçti.Gözüne bir yazı ilişti.Duyuru panosunda:

'' İkinci Ders Serada İşlenecektir. ''

yazıyordu.Bu yazı onu hem mutlu etmişti hemde tedirgin.Sera neredeydi.Etrafına göz gezdirdi.Bir kapı gördü.Kapıyı açmaya yeltendi ama kilitliydi.Burasının sera olduğunu tahmin ederek yatakhanesine çıktı.Tam uyuyacakken aklına yarın bitkibilimin 2. dersi olduğunu hatırladı.Hemen saatini kurdu.Ardından kendine güzel bir uyku çekti.Hemen kalktı ve cüppesini giydi.Komidininden asasını aldı.Cüppesinin içine koydu.Kahvaltı etmeye gitti.İçinden:

"Güzel bir gün olacak"

dedi.Düne nazaran daha iyi birgün geçirmek isterdi.O yüzden abur cubur yedi bitkibilim sınıfının yakınındaki seralara geldi.Hemen kapıyı tıklattı ve oturdu.Profesörün söylediklerini pür dikkat dinledi:

"Hoşgeldiniz. Hadi yerlerinize geçin.. Bu gördüğünüz ÇinGülü(Hibiskus). Gördüğünüz gibi ağaç dormunda ve geniş yaprakları sarı renkte ancak 250 kadar türü vardır ve çalı formunda da olabilrler. Adından da anlaşılacağı üzere anavatanı Çin'dir. Ancak Asya haricinde Afrika'nında kimi bölegelerinde görülebilir. Yıl boyunca çok güneşli ve havadar ortamı sever.Yazın dışarda aydınlık bir yere konmalı, öğlen güneşinden sakınmalıdır.Kışınsa daha serin bir yere alınmalıdır. ÇinGülleri, çoğunluğu geniş tropikal yayılım gösterir, ancak bazı türler soğuğa ve dona dayanıklıdır . Genellikle gösterişli çiçekleri için yetiştirilirler. Aynı zamanda diyabet hastalığı olan kişilerde şeker oranını da düşürebilmektedir"

Bunların hepsini parşömenine not aldı.Yeni bir tüy kalem almıştı.Ama pek güzel yazmıyordu galiba.O yüzden eski tüy kalemini çıkardı ve herkesten gelen hışırtı seslerine Igor'nun mürekkebi batırıp parşömene değdirerek çıkarttığı hışırtı da katıldı.Not almasını bitirince bir ohh çekti ve beklemeye koyuldu.Ardından profesör:

"Bunlar Çingülü fidanları, henüz çiçekleri çıkmamış. Sizden istediğim arkanızdaki boş alana bunları dikmeniz. Eldivenleriniz yanınızda mı? ''

dedi.Igor çantasından eldivenlerini çıkardı.Birkaç kişi olmadığını söyledi.Ama Jo tedbirli gelmişti.Tam boş alana ekmeye gidecekken profesör mırıltılara cevap olarak:

"Duvara dayalı dolapta yedek eldivenler var, alabilirsiniz. ÇinGülü çok keskin dikenlere sahiptir, elinizdeki fidanlar parmağınıza batabilir. Bu yüzden eldivenlerinizi takın lütfen. "

dedi.Hemn boş saksılara gitti.Gerçekten çingülleri keskindi.Çünkü Igor onları ilk başta eldivensiz elledi.Birkez çığlık attı.Ama hafiften bir çığlıktı.Bir sürü göz ona dödü.Igor hemen:

"Yok birşey"

dedi.Bu sefer kalın ve eline biraz büyük gelen eldivenini taktı.ÇinGülünü aldı ve hemen dikmeye koyuldu.Dikmek için çok uğraştı.Her tarafından terler aktı.Ama sonunda bitmişti.Hemen profesörün duymayacağı bir şekilde:

"Ohh be"

dedi.Yerine oturdu.Daha birkaç kişinin bitmişti.Profesör herkesin bitirmesini bekliyordu.Herkes bitirince profesör:

''Evet, bir ders daha bitti.. Çıkabilirsiniz.Ödeviniz yok, millet. ''

dedi.Igor bu duruma çok sevindi.Herkes sevinç nidalarıyla seradan dışarı çıktı...